SİME-SEN Engelliler Kom. Başkanımız Sn.Ayşe SARI, Engelli ailelerine yönelik alınacak önlemler hakkında, TBMM'deki geçici görevine başlamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu toplantısı 25 Şubat Perşembe günü gerçekleştirilmiştir. TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu'nun; ‘’Aile Kurumunun Engelli Bireyler Perspektifinde Ele Alınması’’ konulu toplantısına Sime-sen adına Engelliler Komisyon Başkanı Ayşe SARI katılmıştır. TBMM Araştırma Komisyonu, Ak Parti Düzce Milletvekili Sayın Ayşe Keşir başkanlığında toplandı. Toplantıda engelli ailelerinin bütünlüğünün korunmasında risk faktörleri ortaya kondu. Toplantıya, Engelliler Komisyonu Başkanımızın yanı sıra; Prof. Dr. Aliye Mavili Aktaş, Prof Dr. Beylü Dikeçligil, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Sayın İshak Çiftçi, SERÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Edibe Sinem Ersoy, TOHUM Otizm Vakfından Aylin Sezgin, İstanbul İşitme Engelliler ve Aileleri Derneğinden Sevim Sevgi Yüksel konuşmacı olarak katılmışlardır.
Ayşe SARI konuşmasında şunları ifade etmiştir: ‘’Bir toplumda aileler güçlü ise, güvenilir ortamda işlevlerini yerine getirebiliyorlarsa; bu aileler sağlıklı bir şekilde bütünlüklerini koruyabilir ve bu sağlıklı aileler ile toplumun devamlılığı sağlanabilir. Sağlıklı aile; sağlıklı toplum, sağlıklı Devlet demektir. Bu nedenle ailenin korunması adına geliştirilecek sosyal politikalarda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmaması gerekir.
Aileye engelli bir çocuk katıldığında; her iki ebeveyn durumdan etkilenir, ancak annenin etkilenmişliği daha fazla olacaktır. Çocuğun bakımında doğrudan sorumlu olan anne olarak görülecektir. 24 saat çocuğa bakacak kişi annedir. Çalışan bir anne ise, işine son verecek de annedir. Okumuş, bir meslek sahibi olmuş olmasının artık bir önemi kalmayacak, uzun soluklu hastane-özel eğitim kurumu arasındaki gidip gelmelerde asıl sorumlu olacaktır. Bu yükün ağırlığı altında ezildiği gibi, varsa diğer çocuğuna anneliğe devam edecek, ev işlerini ihmal etmeyecek, eşine karşı kadınlık görevlerini yerine getirecektir. Ailenin işlevselliğinin devamında tek sorumlu anneymiş gibi görülecek, görevlerinden bir veya bir kaçının ihmali halinde aile birliği çatırdayacaktır. Bu durumların yaşanmadığı, babanın tüm süreçlere aktif katıldığı, sorumluluk aldığı, aile büyüklerinin destek olduğu aileler mutlaka vardır. Ama bugün konumuz, engelli çocuğu olup sorunların yaşandığı, bütünlüğü bozulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan ailelerdir’’.
Ayşe SARI, Komisyona sunduğu raporda çözüm önerileri olarak şunları sunmuştur:
Çocuk evliliklerinin önlenmesi için evlilik yaşının ‘’18 yaşını dolduran’’ şekilden düzenlenmesi.
Her iki eşin ya da eşlerden birinin engelli olması halinde risk faktörleri konusunda ve evliliğe uyum konusunda taraflara zorunlu aile eğitimlerinin verilmesi.
Bebek bekleyen anne ve babalara, çocuk gelişimi hakkında bilgi verilmesini içeren eğitimler verilmelidir. Çocuğunda hangi ayda hangi gelişmelerin olacağını bilen ebeveyn, çocuğun gelişiminde ters giden bir şeyler olduğunda erkenden fark edebilecek, böylece bir sorunun varlığı erken dönemde teşhis edilebilecektir.
Gündüz ve geceli olmak üzere bakımevlerinin açılması.
Evde bakım maaşında gelir sınırının aşıldığı durumlarda maaşın kesilmesi değil, aşamalı azaltılması.
Evde bakım maaşı alan engelli yakınların eğitimi ve sigortalanmaları.
Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde psikolog ve sosyal hizmet uzmanı istihdamı zorunlu hale getirilmesi.
Aile Rehberlik Programları.
Engellilik ve engelli hakları konularında bilgilendirme toplantıları.
Mali destek.
Medyada aile bütünlüğünü korumaya yönelik programların yer alması, engelliliğe ön yargılı yaklaşan, kadına ve çocuğa şiddeti normal gösteren, pekiştiren sahnelerin olmaması.
Çevresel sorunlara (erişilebilirlik önlemleri) çözüm bulunması.
Genetik Ayrıştırma Yöntemi İle Tüp Bebek Tedavisi Ödeme Kapsamına Alınması Engelli bireylerin tamamının sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması.
İstihdamı güç olan bireyler olarak tanımlanan ( Korumalı İş Yerleri Yönetmeliği) zihinsel engelli gençlerin aileleri üzerinden sağlık yardımın devamı sağlanmalıdır. 18 yaşını dolduran zihinsel engelli erkek çocuklar istihdam edilinceye dek, anne babalarının sağlık yardımını almaya devam etmeli ve yetim aylığı alma hakları korunmalıdır. Mevcut uygulamada bu çocukların IQ düzeyi 50 puanın üzerinde ise SGK tarafından malul kabul edilmemektedir. Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde düzenlemeye gidilerek IQ düzeyinin sınır zeka olan 70 puana çekilmesi gerekmektedir.
Annelerin istihdamda korunmasına yönelik önlemler alınmalıdır.
% 90 ve üzeri engelli çocuğu olan anneler için (ağır otizm, ağır SP, ağır MR gibi), yarı zamanlı çalışma ve 15 yılda emeklilik hakkı verilmesi değerlendirilmelidir.
Engelli çocuğu yakını olan çalışana günlük eğitim ve bakım izni, nöbet muafiyeti
Engelli bir çocuğa sahip ailelerde boşanma oranlarının ne olduğuna yönelik resmi bir bilgi yoktur. Sadece ailedeki engelli bireyin çocuk olduğu durumlar değil, engelli eşler, bakılmakla yükümlü engelli aile büyükleri, ebeveynlerin engelli kardeşleri de aile içinde olabilir. Her birinin aile bütünlüğüne yıkıcı etkisi olabilir. Yapılacak araştırmalarda, geniş aile içindeki her bir engelli birey açısından değerlendirme yapılmalıdır.
Boşanmış annelere ait tıbbi malzeme ödeneğinin geri ödenmesi sorunu: Her şeye rağmen aile bütünlüğü bozulmuş, boşanmış ve tek ebeveynli aile olarak engelli çocuğu ile yaşayan annelerin Devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Bu anneler çalışmıyorlarsa, engelli çocuk babası üzerinden sağlık yardımına devam etmektedir. Çocuğa ait her türlü tıbbi malzeme (hasta bezi, işitme cihazı, tekerlekli sandalye, diş tedavisi gibi) ön ödemesi anne tarafından yapılmakta, ancak SGK ödemesi baba üzerine yatırılmaktadır. Bu ödemeler çoğunlukla anneye hiç dönmemektedir. Bu nedenle tek ebeveynli bu aileler, ödeneği kendi üzerine alamadıklarından, her türlü harcamayı ceplerinden yapmaktadırlar. Bu sorun SGK tarafından çözüme kavuşturulmayı beklemektedir.
Oluşturulacak sosyal politikalarda ailelerin söz sahibi olması.
Engelliliğin teşhis edildiği ilk andan itibaren Devletimiz alacağı önlemlerle bu ailelere ‘’yalnız değilsiniz, çözümsüz ve çaresiz değilsiniz’’ mesajı verilmelidir. Aileler şimdi yani bugün; ‘’ne yapacağım, nasıl yapacağım’’ diye sorarken ve yarın için; ‘’benden sonra çocuğum ne olacak?’’ diye endişelenirken, çözümsüz olmadıklarını fark etmeliler. Geliştirilecek politikalarda engelli bireyler ve aileleri mutlaka söz sahibi olmalıdır. Bu zamana dek, bu konuda söz sahibi olmuş dernek ve STK lar dışında kalan STK ların çözüme yönelik önerileri alınmalıdır.
Bilinmelidir ki; sorunu yaşayan kişi; kendisine ait çözümü de en iyi bilen kişidir.