ENGELLİLER DE AYRIMCILIK…
SİME-SEN Yönetim Kurulu tarafından bana verilen SİME-SEN Engelliler Komisyon Başkanlığı görevini; dava arkadaşım, Başkanım Sayın Ayşe SARI hanımefendiden 14 Kasım 2016 tarihinde devraldım. Bana bu görevi layık gören arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim. Görevi devralmadan önce yaklaşık 3 yıl Engelliler Komisyonu’nda Sekreterya görevini ifa etmekle birlikte, Sayın Ayşe SARI hanımefendiden çok şey öğrendim. Kutsal bayrağı devralmakla birlikte daha ileriye taşımak için kurmayı planladığım ekip arkadaşlarımla elimizden gelen gayreti yapacağımızdan hiç şüphem yoktur.
Göreve başlamakla birlikte en kısa zamanda birbirinden değerli arkadaşlarımla ekip oluşturarak çalışmalara başlamak için can atıyorum. İlk etapta Engelliler Komisyonu Yönetmeliği çalışmaları ile işe başlayarak, komisyonun misyon ve vizyonunu oluşturacağım.
Engelliler Komisyonu’nda göreve geldiğim günden bu yana üzerinde en fazla durduğum konuların başında ‘’engelliliğe dayalı ayrımcılık’’ gelmektedir. Çünkü engelliler olarak eğitimde, sağlığa erişimde, istihdamda, örgütlenme ve siyasal hayata katılımda kısacası sosyal yaşamın her alanında doğrudan ya da dolaylı ayrımcılığa uğramaktayız.
TUİK tarafından 2002 yılında yapılan araştırmaya göre, Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun yaklaşık % 12,29 unu engelliler oluşturuyor. Bu oranın % 9.70'ini süreğen hastalığı olanlar, % 2,58'ini ise ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engelliler oluşturuyor. Engelliliğe dayalı ayrımcılığın başlangıcında, toplumun engelliyi nasıl gördüğü belirleyici olmuştur. İnsanların her alanında ‘’normalin dışı’’ olarak nitelediği engelli bireylere ön yargılı, dışlayıcı yaklaşımları ayrımcılığın başlangıç noktasını oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinde yer alan tanıma göre ayrımcılık; siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alandaki tüm insan hak ve temel özgürlüklerinin diğerleri ile eşit bir şekilde kullanılması veya bunlardan yararlanılması imkanını ortadan kaldıran veya bunu engelleyen her türlü ayrımın, dışlamanın veya kısıtlamanın engelliğe dayalı olarak yapılmasıdır. Genel olarak engelli bireylerin % 68'inin yaşadığı çevrede engeline bağlı herhangi bir düzenleme bulunmadığını ortaya koymaktadır. Engelli birey, günlük aktivitelerini yerine getirirken bir başkasına tam bağımlı olanlar, iş yerinin fiziki şartlarından en fazla rahatsızlık duyuyor.
Günlük aktivitelerini yerine getirirken bir başkasına yarı bağımlı olanların yüzde 46,4'ü, faaliyetlerini bağımsız yapabilenlerin yüzde 24,3'ü iş yerinin fiziki şartlarının uygun olmadığını belirtiyor
Engelliler Hakkında Kanunun (5378 Sayılı) tanımlar bölümünde ayrımcılığa vurgu yapılan ifadeler arasında dorudan ve dolaylı ayrımcılığın tanımları yapılmış, ilerleyen kısımlarında engelliliğe dayalı ayrımcılık yasaklanmış ve ayrımcılıkla mücadelenin engellilere yönelik politikaların temel esası olduğu vurgulanmıştır.
İlgili tanımlar şunlardır:
a) Doğrudan ayrımcılık: Engelliliğe dayalı ayrımcılık temeline dayanan ve engellinin hak ve özgürlüklerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını engelleyen, kısıtlayan veya zorlaştıran her türlü farklı muamele.
b) Dolaylı ayrımcılık: Görünüşte ayrımcı olmayan her türlü eylem, işlem ve uygulamalar sonucunda engelliliğe dayalı ayrımcılık temeliyle bağlantılı olarak, engellinin hak ve özgürlüklerden yararlanması bakımından nesnel olarak haklılaştırılamayan dezavantajlı bir konuma sokulması.
c) Engelliliğe dayalı ayrımcılık: Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlama.
Kanunun Genel Esaslar Kısmında engellilerin onur ve haysiyetinin dokunulmazlığına, fırsat eşitliğine, istismarın önlenmesin vurgu yapılmış ayrımcılık yasaklanmıştır. Kanunun
4.Maddesinde yer alan hükümler şunlardır:
Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde;
a) Engellilerin insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, kendi seçimlerini yapma özgürlüğünü ve bağımsızlığını kapsayacak şekilde bireysel özerkliğine saygı gösterilmesi esastır.
b) Engelliliğe dayalı ayrımcılık yapılamaz, ayrımcılıkla mücadele engellilere yönelik politikaların temel esasıdır.
c) Engellilerin tüm hak ve hizmetlerden yararlanması için fırsat eşitliğinin sağlanması esastır.
d) Engellilerin bağımsız yaşayabilmeleri ve topluma tam ve etkin katılımları için erişilebilirliğin sağlanması esastır.
e) Engellilerin ve engelliliğin her tür istismarının önlenmesi esastır.
f) Engellilere yönelik hizmetlerin sunumunda aile bütünlüğünün korunması esastır.
g) Engeli olan çocuklara yönelik hizmetlerde çocuğun üstün yararının gözetilmesi esastır.
h) Engeli olan kadın ve kız çocuklarının çok yönlü ayrımcılığa maruz kalmaları önlenerek hak ve özgürlüklerden yararlanmalarının sağlanması esastır.
Engelli bireylerimizi topluma kazandırmak ve hayatlarını kolaylaştırabilmek için erişilebilir bir çevre için gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Tüm vatandaşların ortak kullandığı alanlarda Engelliler Yasasında da hüküm altına alınan düzenlemelerin tamamlanması gerekmektedir. Erişilebilirlik önlemlerinin alınması için verilen yasal süre bitmiş olmasına rağmen ne yazık ki ülke olarak erişilebilir bir durumda değiliz.
Engelli bireylerin sosyal hayata katılımlarını sağlamak için öncelikle engellilere yönelik olumsuz tutumlardan ve ön yargılardan uzak olunmalıdır. Engelliler acınacak, korunmaya ve daima yardıma muhtaç bireyler değillerdir. Birçoklarının inandığı gibi onlar çalışamaz, bir meslek sahibi olamaz, aile kuramaz, kendi başlarına hayatlarını idame ettiremez değillerdir. Toplumda eşit yurttaşlar olarak yaşamalarını sağlayacak fırsatlar yaratılırsa toplumun üretken kesimi haline gelebileceklerdir. Yeter ki engellilere korumacı değil kapsayıcı sosyal politikalar üretilebilsin. Konfiçyus'un dediği gibi onlara ‘’balık verme yerine, balık tutmayı öğretmeliyiz’’.
Sayın Ayşe SARI’nın belirttiği gibi; engelliliğe dayalı ayrımcılığın ne olduğu, yaşadıkları hangi durumların ayrımcılık olduğu ve kendilerine yapılan ayrımcılığın aslında yasak olduğu konularında engelliler, aileleri ve tüm toplum bilinçlendirilmelidir. Engelli ve ailelerinin hakları konusunda yeterli ve güncel bilgiye sahip olmadıkları ortadır. Tüm hak ve özgürlüklerden eşit şekilde yararlanacağını dahi bilmeyen, muhtaçlık durumunu ön planda tutan engelli ve aileleri vardır. Topluma katılımda, eğitimde, istihdamda ve diğer alanlarda fırsat eşitliğine sahip oldukları konusunda öncelikle eğitilmesi gereken kesim engelli bireylerin kendileridir’’.
Şunu unutmayalım, “Bedenen ve ruhen yaşamayan, yürekten hissedemez.”
Emre ORAL
Engelliler Komisyon Başkanı