KADINA YÖNELİK ŞİDDET İNSANLIĞA İHANETTİR

Her yıl dünyada ve ülkemizde 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü" olarak kabul edilmektedir.

           Şiddet, bireylerin ya da diğer tüm canlıların fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyal, cinsel yönlerden zarar görmesi ve/ veya acı çekmesiyle sonuçlanan ya da öngörülen sonucu bu olan, özgürlüklerin herhangi bir sebep olmaksızın isteğe bağlı sınırlandırılmasını içeren durumdur. Türleri ise FİZİKSEL, PSİKOLOJİK, EKONOMİK VE CİNSEL ŞİDDET  olarak ayrılmaktadır. Yumruk, tokat, tekme, boğaz sıkma, saç çekme, bir nesne ile yaralama, yaşam şartlarını sağlamama ya da canlıyı sağlık hizmetlerinden alıkoyma, “öldürme” gibi tüm uygulamalar fiziksel şiddet, hakaret, küfür, bağırma, korkutma, sosyal çevresinden kopartma, sevdiği nesnelere zarar verme, şantaj, tehdit, mobbing gibi tüm eylemler psikolojik şiddet, bakım vermek zorunda olunan bireye yeterli ekonomik bakımı vermemek, haksız ve isteğe bağlı olarak kişinin mallarına el koymak kasıtlı zarar vermek, bireyin üretime katılmak istemesine rağmen engellenmesi, yasal olmayan işlerde ve yaşta zorla, sosyal güvencesi olmadan çalıştırılması gibi tüm uygulamalar ekonomik şiddet, istismar ve tecavüz, cinsel organları zedeleme ve saldırı, cinsel içerikli küfür ve hakaret etme, mektup, mesaj ya da metin okutmak, evlilik içi veya evlilik dışı tecavüz, cinsel içerikli video, görüntü izletmek gibi durumlar cinsel şiddet kapsamındadır.


            Kadına yönelik şiddet Birleşmiş Milletler’in 1993’te yayımlanan Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi Bildirisi’nde cinsiyete dayalı ve kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ve üzüntü sonucunu doğuran ve bu sonucu doğurmaya yönelik özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi şeklinde tanımlanmaktadır.


            Bir toplumda kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlik oranı ne kadar büyükse, kadına karşı şiddet de o kadar fazla yaşanmaktadır. Toplumlarda kadın ve erkek eşit konumda değildir. Erkeğin kadına göre üstün konumu kadına yönelik şiddetin en önemli dayanağıdır. Bu eşitsizlik sonucunda erkekler, kadınların yaşam, davranış ve toplumsal etkinliklerini denetleme “hakkına” sahip olduklarını düşünmektedirler. Dolayısıyla, kadına yönelik aile içi şiddet, aile içi dinamiklerden değil, toplumun erkek egemen yapısından kaynaklanmaktadır.


          Kadına yönelik şiddet, ulusal ve uluslararası tüm gelişmelere rağmen, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde yaygın olarak görülen evrensel bir sorundur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyada her yıl 5.000 kadın “namus” adına işlenen cinayetlere kurban gitmektedir. Kadının şiddeti yoğun olarak yaşaması tüm toplumu derinden etkileyen ağır sonuçları da beraberinde getirmektedir. Şiddeti yaşayan kadınların çocukları da  ya istismar edilmekte ya da o şiddeti yaşamaktadır. Yapılan araştırmalar bu çocukların % 85’inin şiddetin potansiyel uygulayıcıları ya da kurbanları olarak yetiştiklerini ortaya çıkarmaktadır. Kadına karşı şiddet eğiliminin önüne geçmek bir toplumun temeli olmalıdır. Kadına yönelik şiddete karşı  ciddi ve kapsamlı eylem planları, kanun ve yaptırımlar arttırılarak hızlı bir şekilde hayata geçirilmek zorundadır. Toplumun hiçbir kesimi kadına şiddet olaylarına sessiz kalmamalıdır. Özelikle STK’lar, kadın kuruluş ve dernekleri bu konu ile ilgili seminer, toplantı ve eğitimlere destek vermeli halkın bilinçlendirilmesi için ortak hareket eylemleri düzenlemelidir.


          Kadınlarımız, bugün ve her gün daha güvenli bir dünyada insan onuruna yakışır, şiddetten uzak ve eşit bir hayat hak ediyor. Unutmayalım ki, “kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir”.


 


 


                                   SİME-SEN Kadınlar Komisyonu Başkanlığı


 

Sosyal Medyada Paylaş